Başlangıç noktası bellidir: İrlanda mitolojisi. Efsaneye göre gökkuşağının sonunda bir kazan dolusu altın vardır ve bu kazana sadece periler ulaşabilir. Çocukken bu hikâyeyi duyduğunuzda bir umutla gökkuşağının bittiği yere koşmaya çalışmış olabilirsiniz. Ama büyüdüğünüzde öğrendiniz ki, bu sadece fizik yasalarının zalim bir oyunudur. Gökkuşağının sonu diye bir şey yoktur, çünkü o bir optik yanılsamadır.
Ancak burada asıl trajikomik olan, bazı insanların hala “Ya bir denesek?” diye düşünmesidir. Çünkü bu hikâye sadece perileri değil, modern insanı da kandırıyor. Gökkuşağının sonunda altın aramak, belki de “Bir sonraki piyango bileti kesin bana çıkacak!” düşüncesinin mitolojik versiyonu olabilir.
Gökkuşağına Bakmak Yasak!
Bir de şu var: Bazı kültürlerde gökkuşağına bakmak ya da ona dokunmak bile uğursuzluk sayılmış. Bunun sebebi gökkuşağının tanrılarla ilişkilendirilmesi. Eski Yunan mitolojisinde gökkuşağı, tanrıların haberci kızı İris’in gökyüzünden yere inen yolu olarak görülürdü. “Aman kızdırmayalım tanrıları,” diyerek insanlar gökkuşağına karışmayı pek de istememişler.
Peki, bu inanış günümüzde nasıl evrildi? Artık kimse tanrıları kızdırmaktan korkmuyor ama sosyal medyada gökkuşağı görünümlü yemekler trend oldu. Gökkuşağı renklerinde donut, pasta, makarna derken, bu eski efsanenin yerini “Tatlıların tanrısı” aldı. Ama işin komik yanı, bazı insanlar bu yiyecekleri yediğinde “Renklerden enerji alıyorum,” diyerek hala bir şekilde gökkuşağına mistik bir anlam yüklemeye devam ediyor.
Gökkuşağı ve Cinsiyet
Bazı kültürlerde gökkuşağı, erkeklerle kadınlar arasındaki bağlantıyı simgelemiştir. Mesela Avustralya Aborjin mitolojisinde gökkuşağı, yaratılışı sağlayan bir yılanın gökyüzüne yansıması olarak kabul edilir. Burada ilginç olan, gökkuşağının erkek ve dişi özellikleri bir araya getirdiği düşüncesi.
Modern dünyada bu efsane farklı bir anlam kazandı. Bugün gökkuşağı, LGBTİ+ topluluğunun simgesi olarak eşitliği ve çeşitliliği temsil ediyor. Yani eski efsaneler, çağdaş bir hikâyeye dönüşüyor. Ama bazı insanlar hala “Bu gökkuşağını kim sahiplendi?” gibi sorularla saçma bir tartışmaya girmeye çalışıyor. Gökkuşağının cevabı basit: O herkesin.
Tabii gökkuşağı denince, işin bilimsel kısmını da unutmamak lazım. Newton’dan önce insanlar gökkuşağını tamamen mistik bir olay sanıyordu. Newton ise bir prizmadan geçen beyaz ışığın renk spektrumunu oluşturduğunu keşfetti. Ama düşünsenize, Newton bu keşfi açıklarken etrafındaki insanların “Renkler güzel ama bu kadar kafa yormak zorunda mıydın?” dediğini duyar gibiyim.
Bilimin komik tarafı, gökkuşağını bu kadar iyi açıklamış olmamıza rağmen hala çocukların “Gökkuşağına dokunabilir miyiz?” sorusuna doğru düzgün cevap veremememizdir. Çünkü çocukların hayal gücü, Newton’un fiziğinden çok daha güçlü.
Gökkuşağının Altında: Sonuç
Sonuçta, gökkuşağı sadece bir doğa olayı değil;
insanın hayal gücünün, merakının ve biraz da absürtlüğünün simgesi.
Gökkuşağının sonundaki altını bulamasak da, onun arayışı bile bizi biraz daha
çocuk kalmaya teşvik ediyor. Belki de asıl altın, gökkuşağının sonunda değil;
onun arkasındaki hikâyelerde ve kahkahalarda saklıdır.
Bir dahaki sefere gökkuşağını gördüğünüzde, sadece durun ve izleyin. Onun sonunda ne olduğunu merak etmek yerine, “Ne kadar güzel bir yanılsama!” deyin. Kim bilir, belki de gökkuşağının asıl hediyesi, bize birkaç dakika bile olsa gerçeklikten uzaklaşma şansı sunmasıdır.
Harika....Kalemine sağlık
YanıtlaSil