"Keyif, Karmaşa ve İroni"
Haftanın günleri… Birbirini takip eden yedi gün.
Ama ne yediği belli olmayan bir ruh hali içinde! Günlerin her birine modern
dünyanın yüklediği anlamlar ve karmaşalar öyle farklı ki, sanki her biri ayrı
bir karakter. Gelin, bu günlerin içinden mizahi bir turla geçelim ve modern
yaşamın kaosunu beraber hissedelim.
Pazartesi: Hayatın Alarmı
Pazartesi sabahı… Alarm çalar ve siz ona düşman
kesilirsiniz. Hâlbuki suç alarmda değil; gerçek düşman, bittiğini fark
ettiğiniz hafta sonu. Modern dünya için Pazartesi, "Başarıya koş, kahve
iç, gülümse ama içten gülme!" günüdür.
İşte modern ironimiz burada başlar: İnsanlar
Pazartesiden nefret eder ama Instagram'da mutlaka bir motivasyon paylaşımı
yapar. "Yeni bir hafta, yeni bir başlangıç!" derler. Hâlbuki yüz ifadeleri
"Yine mi bu eziyet?" diye bağırır. Pazartesi, hayata yeniden başlama
zorunluluğu gibi… Ama herkesin pilinin yüzde yirmi kaldığı bir gün.
Salı: Kayıp Gün
Salı günü… Pazartesinin şokunu atlatmakla
Çarşambayı beklemek arasında sıkışmış bir gün. Kimse Salı için bir şey
planlamaz. Hatta tarihi olaylar bile "Salı günü gerçekleşti" diye
anılmaz.
Modern insanın Salı günü şöyle geçer: Bir yandan
hafta sonuna ne kadar uzak olduğunuzu fark eder, bir yandan da "Neyse,
yarını da atlatırsak haftanın yarısı biter!" diyerek kendinizi
avutursunuz. Salı, modern dünyanın boş vitesidir; pek bir şey olmaz, ama olur
gibi yapar.
Çarşamba: Haftanın Bel Kemiği
Çarşamba, "Haftanın ortası" diye
pazarlanır. Modern dünyanın omurgasıdır. İnsanlar "Çarşambayı atlattık mı
tamamdır!" der ama bir yandan da içten içe şunu bilir: Daha iki gün var.
Komik olan şu ki, Çarşamba akşamları insanların
enerji seviyesi biraz daha yükselir. Sanki hafta sonuna üç gün değil de üç saat
kalmış gibi davranılır. Çarşamba, modern insanın "kendini kandırma"
günüdür.
Perşembe: Garip Bir Bekleyiş
Perşembe günü, cuma özlemiyle dolup taşar. Ama bir
yandan da işlerin yetişmesi gereken "son düzlük" günüdür. Bir nevi
maratonun 41. kilometresi gibi: Biraz daha dayanırsanız bitiş çizgisine
varacaksınız.
Modern dünyada Perşembe, toplantıların çoğaldığı,
raporların yetiştirildiği ama bir yandan da akşamdan hafta sonu hayali kurulan
garip bir gün. Bir kafede oturup, "Yarın cuma, dayanın!" mesajları
atma günüdür.
Cuma: Zafer ve Çöküş Günü
Ah, Cuma! İnsanların "Haftanın en güzel
günü" dediği ama aslında enerjisinin dibe vurduğu gün. Günün çoğu cuma
olduğunu kutlamakla geçer. Ofislerde tatlılar dağıtılır, "Bugün erken
çıkalım mı?" teklifleri havada uçuşur.
Modern dünyada Cuma, bir tatil gününden çok bir
kaçış planıdır. İş bitince herkes ya bir şeyler planlar ya da plansızca koltuğa
yığılır.
İşin ironik kısmı şu: Cuma biter bitmez hafta sonunun yarısı
zaten kaybolmuş olur.
Cumartesi: Şaşalı Kaos
Cumartesi, herkesin bir şeyler yapması gerektiği
hissiyle dolduğu gündür. Spor yapılacak, alışveriş yapılacak, arkadaşlarla
kahvaltıya gidilecek, belki bir iki dizi izlenecek… Yani, hafta içindeki tüm
yorgunluk, bir günde "keyifli" şekilde harcanacaktır.
Ama modern dünya, Cumartesi gününü bile stresli
bir rekabet alanına çevirmiştir. "Cumartesini dolu dolu yaşamak" diye
bir baskı vardır. Ve bu baskı, bazen sabah erkenden kalkıp yürüyüş yapmaya
zorlar sizi; bazen de tüm günü pijamayla geçirip suçluluk duygusuna iter.
Pazar: Huzurun ve Panik Atığın Dansı
Pazar sabahı huzurla başlar. Kahve, gazete, belki
bir müzik… Ama öğleden sonra, “Pazar sendromu” denen o karanlık bulut gelir.
"Yarın Pazartesi" düşüncesi, keyifli başlayan günü hüzünle bitirir.
Modern dünyada Pazar, insanların kendilerini
sorguladığı gündür. "Bu hafta ne yaptım? Hayatım nereye gidiyor?"
gibi büyük sorular, genellikle bu gün akla gelir. Pazar, bir nevi hayatın
aynasıdır.
Son Söz: Haftanın Günleri Bizden Daha Yorgun
Haftanın günlerini düşündüğümüzde, modern dünya her
birine bir yük, bir karmaşa bindirmiş durumda. Ama belki de sorun günlerde
değil, bizim onları yaşam biçimimizde. Belki de Pazartesiye biraz şefkat,
Cumartesiye biraz sakinlik, Pazar gününe ise biraz daha huzur katsak… Haftanın
günleri, tekrar bir takvimden ibaret olabilir.
Unutmayalım, günler gelip geçiyor. Asıl mesele, bu
günleri nasıl anlamlandırdığımız.
Ve belki de şöyle düşünmek lazım: Haftanın hangi günü olursa
olsun, bir kahve eşliğinde derin bir nefes almayı ihmal etmeyelim.
Mutlu haftalar dilerim… Pazartesi dâhil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder